29.03.2010

Maestra'nın kayıp halka kuramı

"İnsanoğlunu sözde daha aşağı olan hayvanlardan ayıran şey nedir?... Anladığım kadarıyla, tamı tamına altı tane önemli şey var: İçgüdüsel olarak çiftleşen akılsız ateşböcekleri ve rakunlara karşılık olarak Mizah, Hayal Gücü ve Erotizm, sonra Maneviyat, İsyankarlık ve güzelliği kendi yararı için takdir eden Estetik.

O halde, bunlar insanoğlunu tanımlayan özellikler olduğu için, bu niteliklerin eksikliği ölçüsünde o kişinin insandan daha aşağı bir şey olduğu sonucu çıkıyor. Capisce? Belirleyici niteliklerin neredeyse yok olduğu durumlarda ise, o zaman, elimizde kalan hayvan krallığının kuzeyinde, insanlığın güneyinde bulunan varlıklardır, iki grup arasında bir yerlerde yer alırlar, onlar bizim kayıp halkalarımızdır."


insanlara kızıp durmak yerine yüreğiyle yaptığı analizler sonucu yücelteceğini yücelten, genellemeyi sevmeyip güzelliği kategorize eden yıldız kokulu yazar Tom Robbins'ten...

21.03.2010

21 Mart

ortalığa dağılmaya, ortalığı dağıtmaya ziyadesiyle müsait kişiler için 'denge' kavramı biraz oynaktır. zamana ve çeşitli zamanlara ihtiyaçları vardır.

vaktiyle yan yana dizdiği kelimeler için, gözyaşlarını boca ettiği çeşitli lokasyonlar için, aynada görüp şaşırdığı her ayrıntı ve yarattığı evrenlerin her bucağı için çok saygı duyduğum, çok sevdiğim, bu dünyaya ait olmayan bir büyüyle bağlanmış bir aşkla sevdiğim bir yanım var. vaktiyle buna "bile bile kendini bölmek" der, tehlikeli bulurdum böyle düşünmeyi.

ama şimdi her ekinoksta, küçük kişisel bayramlarımda her şeyi tolere ediyorum. anlam yüklediğim (ve anlam yüklemeye bayıldığım) diğer her şeyi de.

dengelenmek, eşitlenmek, iyiyi kötüyü bir edip yegane amacım olan 'hiç'e bir adım daha yaklaşabilmek için.

bu döngüyü çok seviyorum.


5.03.2010

durduk yerde ayılmak

çeşitli hallerden çeşitli varoluş biçimlerine hiç utanmadan sıkılmadan salına salına geçiş yapmaktan asla çekinmeyen her insanoğlu gibi ben de bazen "n'oluyo lan?" diyorum.
şimdi de diyorum, ve bir bakıyorum çok uzun zamandır kısacık cümlelerle her şeyi geçiştiriyorum.
bir bakıyorum 'sonra dinlerim' diye bir sürü müzik indiriyorum.
bir bakıyorum 'güzel kazak neyim olur bundan' diye yumak yumak yün biriktiriyorum.

olmaz öyle. yani olabilir aslında, normal. insanın içi geçebilir, kanepede uyuyakalabilir, veya çok uzun bir süre hiçbir şey yapmadığını birden bire fark edebilir. eski blogundaki 100 yazısına bakıp 'vay anasını' diyebilir. kalbi küt küt atmaya başlayabilir. hatta sırf bu içli patırdamaların etkisiyle sevdiceğine durduk yerde bi'daha aşık olabilir.

her neyse, ne diyecektim? angel-a'nın güzide soundtrack'ine denk geldim de.. anja garbarek'e karşı beslediğim sempatinin sevgiye dönüşmesini sağladı diyebilirim. albüm çok sakin, huzurlu ve kendine özgü. film zaten apayrı bir inceleme konusu. dilim çözülsün hele, ona da el atarız elbet.


dilim çözülsün, evet..